Bir gün meslek danışmanlığı için beraberinde annesi ile bir genç geldi.
Ailesi gencin ön lisans Elektronik bölümüne gitmesini istiyordu.
Bunun için her türlü maddi desteği sunacaklar ve özel üniversiteye göndereceklerdi.
Bu seçim, diğerlerine göre daha kolay iş bulabileceği ve iyi paralar kazanabileceği bir bölüm olduğundan çok mantıklıydı.
Ancak genç ile birebir görüştüğümde aradığı ve istediği geleceğin çok farklı olduğunu gördüm.
Drama yazarlığı veya tiyatro merkezli bir meslekte çalışmak ve ilerlemek istediğine beni ikna etmişti.
Peki bu çatışmadan kimin galip çıkması gerekiyor?
Ailenin, aklın ve mantığın mı, yoksa gencin arayış ve hayallerinin mi?
Psikolojide yaptığımız işi duygularla, anlam hissiyle, iyi olma hali ile ve en güçlü yönlerimizi kullanarak yapmamız gerektiği ile ilgili bir yaklaşım var.
Martin Seligman’ın "Pozitif Psikoloji" yaklaşımı, meslek seçimi ve mesleki tatmin açısından güçlü temeller sunuyor.
Kendisi, hemen hemen çoğu kişinin kulak aşinası olduğu, literatürde "öğrenilmiş çaresizlik" olarak geçen kavramın mucidi.
ABD Üniversitelerinde uzun yıllar öğretim üyeliği yapmış ve psikoloji alanında çok sayıda ödül kazanmış bir isim.
Seligman, kariyerinin erken dönemlerinde depresyonun ve mutsuzluğun nedenlerini anlamaya çalışmak üzerine yoğunlaştı.
Köpekler üzerinde yaptığı meşhur deneylerle öğrenilmiş çaresizlik üzerine çalışmalar gerçekleştirdi.
Bir kişinin defalarca başarısızlığa ya da olumsuzluğa maruz kaldığında, başarabileceği durumlarda bile çaba göstermemeye başladığını gördü.
Çünkü artık “başarısızlık kaçınılmaz” diye düşünen bireyler tekrar denemekle ve harekete geçmekle uğraşmıyordu.
Geleneksel psikoloji yıllar boyunca kaygı, depresyon ve başarısızlık gibi insanların negatif duyguları üzerine odaklandı.
Psikologlar o güne kadar insanların neyi yanlış yaptıklarıyla ilgileniyordu.
Ancak 1990 lardan itibaren Seligman bu bakışı tersine çevirmek istedi.
Bu yüzden insanların ne zaman iyi hissettikleri, ne zaman geliştikleri ve daha iyi oldukları üzerinde durdu.
Bundan sonraki aşamada pozitif psikoloji yaklaşımını geliştirmeye devam etti.
İnsanların zayıflıklarıyla değil, güçlü yönleriyle kendilerini nasıl geliştirebileceklerini bilmeleri gerekiyordu.
Sadece sorunları tedavi etmek çoğu zaman yetersiz kalıyordu.
İnsanlara iyi olma, anlamlı yaşama ve potansiyellerini ortaya koyma becerileri kazandırılması daha etkili oluyordu.
Dünyanın her tarafından binlerce insan üzerinde çalışarak araştırmalarını genişletti.
Sonunda bulduğu sonuç ise hepimizin aradığı şeydi:
İnsan, güçlü yönlerini kullanabildiği bir meslek seçtiğinde hem başarılı hem de mutlu olma olasılığı artıyor.
Seligman'a göre gerçek başarı, güçlü yönleri kullanmakla, anlam üretmekle ve hayata katkı sunmakla mümkün oluyor.
Meslek seçerken ilgi ve beceriden daha çok, duygusal tatmin ve anlam arama üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor.
Yani neye yeteneğim var değil de, hangi özeliklerimi kullanmak beni güçlü hissettiriyor, bunu keşfetmek önemli.
Bir mesleği kolay iş bulmak ya da iyi paralar kazanmak için değil, bu meslek benim için neden önemli diye düşünmeliyiz.
Amacımız sadece normal olmak ve normal kalmak değil, kendimizi geliştirmek de olmalı.
Her insanın doğuştan gelen ya da zamanla geliştirdiği karakter güçleri var.
Kimi mizahıyla, kimi yardımseverliğiyle, kimi de analitik düşünme becerisiyle öne çıkar.
Mesela merhametli birisi sağlık alanında bir meslekte daha tatmin olur ve kendini mutlu hisseder.
Analitik zekası yüksek biri, araştırma yapabileceği mesleklerde daha verimli çalışabilir.
Yine yaratıcı becerisi olan biri ise sanatla ilgili mesleklerde gelişebilir ve doyuma ulaşabilir.
Doğru meslek, kişinin bu güçlü yönlerini kullanabileceği bir ortam olmalı.
Güçlü yönlerini kullanamayacakları işlerde çalıştıklarında zamanla tükenmişlik yaşayacak ve mutsuz olacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder