29 Temmuz 2025 Salı
Bir Hayale İnanmak Neyi Değiştirir?
Sosyal medyada ekranımı aşağı doğru kaydırırken akıl almayacak derecede sınırları zorlayan başarı hikayeleri görüyorum.
Eğitim anlayışımıza göre başarısız kategorisinde değerlendireceğimiz bu profiller, düzeylerinin kat kat üzerinde başarılar elde edebiliyorlar.
Kurulan hayaller, hayallerin peşinden gitmeler, bu uğurda çekilen sıkıntılar, başarıda bunların tamamı şüphesiz çok önemli rol oynuyor.
Ama hedef ve başarı için bunların dışında bilimsel olarak da kanıtlanmış çok daha önemli bir anahtar rol hakkında yazmak istiyorum:
Başarıya ulaşacaklarına olan sarsılmaz inanç düzeyleri.
Bireylerin ilgi duydukları alanları, meslek hedeflerini ve kariyer kararlarını nasıl şekillendirdiklerini açıklamaya çalışan bir teori var.
Robert Lent ve ekibi tarafından 1990'lı yıllarda geliştirilen Sosyal Bilişsel Kariyer Teorisi.
Psikologlar lise ve üniversite öğrencileriyle yüzlerce görüşme gerçekleştirerek teorinin temelini attılar.
Araştırmalarının sonucunda öğrencilerin meslek ve kariyer seçimlerinde kendi potansiyellerine duydukları inancın belirleyici olduğunu keşfettiler.
Araştırma boyunca gözlemledikleri, eğer bir genç başarılı olabileceğine inanıyorsa kariyerini ona göre şekillendiriyordu.
Başarısız olacağına inananlar ise yetenekli oldukları alanlara bile yönelmiyorlardı.
Yine aile ve öğretmenlerin de onların sahip olduğu inancı beslemeleri ve desteklemeleri kritik bir öneme sahipti.
Sosyal Bilişsel Kariyer Teorisi potansiyelin tek başına yetmeyeceğini, ona inanmanın ve onu geliştireceğine güvenmenin zorunlu olduğunu anlatıyor.
Başkalarının beklentilerinden sıyrılıp kendi hedefini belirleme cesareti kazandırıyor.
Hedef belirlerken sadece ilgi ve yeteneklere göre değil, öz yeterlik ve beklentinin de dikkate alınması gerektiğini gösteriyor.
Teoriye göre meslek seçerken üç temel özelliğimizi hesaba katmalıyız.
Öz yeterlik inancı, yani bir beceriyi öğrenebileceğimiz ve bir işi yapabileceğimiz hakkında duyduğumuz öz güven.
Sonuç beklentisi, yani çabalarsak buna değeceğine ya da harcayacağımız emeklerin karşılığını alabileceğimize olan inancımız.
Ve son olarak hedeflerimize varmaya çalışırken yanımızda kimlerin olduğu, bizim için neleri feda edebilecekleri ve göze alabilecekleri.
Çocuklarımızın başarısı sadece zekalarına bağlı olmayacak.
Nelerin mümkün olduğunu anlamalarına neden olacak bakış açıları kazandırmak, onların hayal ve hedef oluşturma kapasitelerini genişletiyor.
Yani onlara inanan insanlar da başarıyı önemli ölçüde etkiliyor.
En başta kendi inancımızı canlı tutmalı, sonrasında çocuğumuzun başarılı olacağına dair inancını güçlendirmeliyiz.
Çabalarının sonuçlarını somut şekilde görmelerine imkan tanıyarak onlara model olmalıyız.
İnandıkları, çalıştıkları ve denedikleri zaman neleri değiştirebilecekleri görmelerini sağlamalıyız.
Çocuklarımız ilgi alanları keşfederken engellerini de farketmeliler.
Yetenekleri sadece doğuştan gelmiyor, yeteneği olabileceğine duydukları inançtan da geliyor.
Kendine olan inançları onları bir konuda yetenekli kılacak ve harekete geçirecek.
Bu yüzden başkalarının ne düşündüğünden çok kendi haklarında ne düşündükleri asıl belirleyici.
Hayattaki bazen en büyük sınavımız, başkalarını değil kendi zihnimizi ikna etmek.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Öne Çıkan Yayınlar
Şans Sadece Hazır Olanların Kapısını Çalar
"Kendine güvendiğin zaman nasıl yaşayacağını göreceksin." ...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder