"Çocuklar ebeveynleri tarafından dünyaya getirilirler ancak onlara ait değillerdir." Carl Jung
Yaşadığımız hayatın sessiz ama etkili mimarları vardır: Anne-babamızla geçirdiğimiz zamanlar.
Bunlar ne bir okulun ders programında yer alır ne de sınav sistemlerinde puan olarak karşılığı vardır.
Ama çocukların kendine duyduğu güvenin, hayal kurma cesaretlerinin ve “Ben kimim?” sorusuna verdiği ilk cevapların kaynağı bu zamanlardadır.
Çocuklar meslekleri önce oyuncaklarında değil, annelerinin şefkatli ellerinde ve babalarının gözlerindeki ışıltıda tanırlar.
Bir baba sabırla çocuğunun sorularına yanıt veriyorsa, bir anne ilgiyle çocuğunun hayaline eşlik ediyorsa, orada bir gelecek şekillenmeye başlar.
Aile içinde sevgiyle geçen zamanlar sadece basit birer hatıra değil, aynı zamanda karakterlerinin oluşmasına da neden olur.
Anne babanın çocuğuna gösterdiği koşulsuz sevgi ve ilgi, onun iç dünyasında derin izler bırakır.
Değerli hissetmek, sevilmek, dinlenmek... Bunlar çocuğun kendi kararlarını almasına, yolunu bulmasına, geleceği üzerinde daha fazla söz sahibi olmasına imkan sağlar.
Özgüven işte böyle doğar ve özgüven sadece meslek seçiminde değil, hayatın her anında başarı, mutluluk ve huzur için gereklidir.
Hayata dair ilk gözlemler, ilk hayranlıklar, ilk meraklar ailede başlar.
Evde tamir edilen bir musluk, birlikte dikilen bir çiçek, beraber seyredilen bir film ya da belgesel…
Hepsi birer kıvılcım olabilir.
Belki ileride mühendis, bir tasarımcı, belki bir botanikçi, belki de bir hukukçu olmaya böyle karar verir.
Ama sadece mesleklerini seçerek kim olacaklarını ve ne yapacaklarını değil, nasıl biri olacaklarını da ailede öğrenir çocuklar.
Merhameti, sabrı, adaleti, çalışkanlığı… Ve bu değerler, onlara hayatın her anında olduğu gibi meslek seçiminde de yol gösterir.
Çocuklarımız kulaklarıyla değil, gözleriyle öğreniyor.
Söylediklerimizi değil, yaşadıklarımızı örnek alıyorlar.
Eğer anne-baba kendi işine sevgiyle yaklaşıyorsa, çalışmayı ve çaba göstermeyi bir yük değil, değerli bir eylem olarak görüyorsa; çocuk için meslek sadece “ne yapacağım” değil, “nasıl yaşayacağım” sorusuna da yanıt olur.
Ama en önemlisi: Birlikte geçirilen her an, çocuğun zihninde “sen benim için çok değerlisin” mesajı olarak kalır.
İşte bu mesaj, onları parlak bir geleceğe ve anlamlı bir hayat yaşamalarına yardımcı olacak.
Bugün çocuklarımızla geçireceğimiz zaman, yarının doktorunu, öğretmenini, sanatçısını, mühendisini değil; kendinden emin, başkalarına da duyarlı, hayatlara yön verebilecek bir insanı inşa edecek.
Bu yüzden onları daha fazla kucaklamalı ve bu "kısa hikaye"ye bir gülümseme daha fazla sığdırmanın derdine düşmeliyiz.
Çünkü seçecekleri meslek, bizimle geçirecekleri böyle bir anın içinde başlayacak.
Ve çünkü çocuğumuzun geleceği, onunla geçirdiğimiz zamanların ve yaşattığımız duyguların içinde gizlenmiş olacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder