"Başarı; başkalarından daha iyi olmakla değil, kendi başınıza en iyi olmakla ilgilidir." C. Dweck
Meslek danışmanlığı görüşmelerinde bazen çok parlak öğrencilerle karşılaşıyoruz.
Konuşmaları, üslupları, hal ve hareketleri açık açık "Benden çok iyi olacak!" diye bağırıyor.
Ancak bazı alanlara yönlendirme yapmaya çalıştığımızda "O iş olmaz, yapamam." diyerek kapıyı kapatıyorlar.
Bazen de tam tersi durumdaki öğrenciler çıkıyor karşımıza.
Sıradan olan veya akademik olarak fazla önde olmadığı halde anlamlı bir özgüvene sahip olan kişiler görüyoruz.
Hiç duymadığı, bilmediği veya güçlü olmadığı bir alan hakkında "Neden olmasın? Yapabilirim, denemek istiyorum." diyebiliyorlar.
Birbirine zıt bu iki yaklaşım aslında nereden kaynaklanıyor?
Doğuştan mı böyleyiz, yoksa zamanla yeteneklerimiz ve becerilerimiz gelişebilir mi?
İşte bu sorulara cevapların olduğu ve bu yargıların dayandığı bilimsel bir kuram var: Zihniyet Teorisi.
Stanford Üniversitesinde Psikoloji Profesörü olarak görev yapan Carol Dweck, öğrenme psikolojisi alanında ün yapmış bir isim.
Harvard, Yale ve Columbia gibi prestijli üniversitelerde de görev aldı ve çalışmalar yaptı.
İsmini dünyaya duyuran araştırması ise literatüre kazandırdığı kavram olan "Zihniyet Teorisi" oldu.
Dweck, kariyerinin başında çocukların başarıya verdikleri tepkileri ve başarısızlıkla başa çıkma yöntemlerini gözlemledi.
En önemli deneylerinden birinde bir grup öğrenciye çözmeleri için çok zor Matematik problemi verildi.
Problemi çözebilen öğrencilerden bir kısmı "Çok zekisin aferin." diyerek, diğer kısmı ise "Çok emek harcadın aferin." diyerek tebrik edildi.
Çocuklara daha sonrasında tekrar tekrar zor problemler soruldu.
Ancak bu defa zekisin denilen öğrencilerin zor problemlerden kaçındığı, çabaladın denilen öğrencilerin ise zorlandıkça daha çok çabaladıkları görüldü.
Övgü şekli bile çocukların zihniyetlerini şekillendirebiliyordu.
Dweck yaptığı yüzlerce deneyin sonunda düşünce yapılarını 2 temel zihniyet altında sınıflandırdı:
Sabit zihniyet ve gelişim zihniyeti.
Sabit zihniyete sahip olan insanlar zekanın, yetenek ve becerilerin doğuştan geldiğine ve değişmeyeceğine inanıyor.
Böyle düşünen insanlar için başarısızlık yetersizlik anlamına geliyor.
Bu kişiler denemiyor ve denemekten kaçınıyorlar.
Çünkü yapamayacaklarına inandıkları için denemeye değeceğini düşünmüyorlar.
Gelişim zihniyetine sahip insanlar ise farklı olarak zekanın ve yeteneklerin çabalama ile geliştirilebileceğine inanıyor.
Bu insanlara göre başarısızlık yeni şeyler denemeyi düşünmeye teşvik ediyor ve bunu da bir öğrenme fırsatı olarak değerlendiriyorlar.
Problem çözerken zorlanıyorlar ama zorlandıkça daha fazla çabalıyorlar.
Çünkü denedikçe gelişebileceklerini ve üstesinden gelebileceklerini düşünüyorlar.
Zihniyet teorisini sadece bir psikolojik kavram olarak görmek haksızlık olur.
Mesleki yönelim, meslekte devamlılık ve meslekte başarı-tatmin açısından da ele alınması ve önem verilmesi gerekiyor.
Çünkü meslek seçiminde sadece "neyi iyi yaptığımız"ı değil, "neyi öğrenmeye istekli olduğumuz"u da sorgularız.
Bu yüzden yönlendirme yaparken en çok "Neyin peşinden sıkılmadan vazgeçmeden koşabilirsin?" sorusunun cevabına dikkat ediyoruz.
Meslek danışmanlığındaki en önemli misyonumuz gencin sadece ilgi ve yeteneğini keşfetmesi değil, potansiyeline ve yapabileceğine olan inancını da geliştirmesi.
Sabit zihniyete sahip öğrenciler belirli alanlarda yeteneği olsa bile bunu kullanamıyorlar.
Denedikleri birçok alanda kendilerini yetersiz hissettikleri için sınırlandırıyorlar.
En ufak bir zorda hemen vazgeçiyor ve devam etmek istemiyorlar.
Diğer yandan gelişmiş zihniyete sahip öğrenciler yeniliğe ve gelişime sonuna kadar açık oluyorlar.
Zorlandığı alanlarda kendilerini zorlamaya ve denemeye devam ediyorlar.
Yeni becerileri öğrenebileceklerine inançları olduğundan daha geniş bir yelpazeden seçebiliyorlar.
Hata yaptıklarında bunun üzerinde daha fazla düşünme eğilimi ile hatayı düzeltebiliyor ya da tekrar etmiyorlar.
Çocuklarımızı hiçbir zaman sadece sonuç üzerinden değerlendirmemeliyiz.
Takdir ve ödüllendirmelerimizi deneme, sabır ve kararlılıkları üzerinden devam ettirmeliyiz.
"Benim çocuğu zeki ama tembel." sözüne defalarca şahit olduk ve duymaya da devam edeceğiz.
Çünkü gelişime, yeniliğe ve farklılığa açık olmanın zekadan çok daha önemli ve değerli olduğunu bir türlü anlayamıyoruz.
Zihniyet teorisine göre çocuklarımızı doğru yaklaşımlarla yetiştirdiğimizde hayata 1-0 önde başlayabilirler.
Potansiyellerinin ve yeteneklerinin daha uzun vadede çaba gösterme ile ortaya çıkabileceğine ikna edebiliriz.
Başarısızlıkla başa çıkmayı, hata yapmanın sorun olmayacağını, hata yapa yapa kendilerini geliştirebileceklerini öğretmeliyiz.
Bu sayede daha bilinçli meslek tercihleri yapabilmelerini ve mesleklerinde başarılı olabilmelerini sağlayabiliriz.