13 Ekim 2025 Pazartesi
Geleceğin Becerisi: Duygusal Dayanıklılık
Pandemi öncesinde "Geleceğin Meslekleri"ni anlatmaya başladığımda yazılım, robotik, veri bilimi ve yapay zeka gibi teknolojik konularda dolanırdık.
Özellikle yapay zekanın yükselişi ile birlikte tüm teknolojiler el ele daha akıllı hale gelmeye başladı.
Ama aradan geçen bu çok kısa zaman diliminde en az bunlar kadar önemli konular da değer kazandı.
Teknoloji akıllanırken biz insanlar için gereken beceriler daha "insani" bir hal olma yolunda ilerliyor.
Günümüzde bile oldukça önemli olan duygusal dayanıklı olma becerisi, geleceğin iş dünyasında çok kritik bir beceri haline gelecek.
Bu beceri basitçe zor durumlar karşısında duygusal dengenin bozulmadan ayakta kalabilme gücüne dayanıyor.
Yani fırtınada savrulmak yerine, rüzgarın yönünü işimize yarayacak şekilde kullanabilme yeteneği anlamına geliyor.
Duygusal dayanıklı olanlar bir kayıp ya da reddedilmede bunu değersizlik yerine yeniden deneme fırsatı olarak görürler.
Yılmadan, yıkılmadan, küsmeden ve dert etmeden yeniden başlama iradesine sahip olurlar.
Hata yapıldığında kendini suçlamak yerine, bu hatadan doğruları görüp öğrenebilir ve gelişirler.
Duygusal dayanıklılık bugünün iş dünyasında bile çok önemli, ama gelecekte yaşamsal değerde olacak.
Çünkü iş dünyasında karar vericiler artık bilgiye değil insan karakterine yatırım yapıyorlar.
Teknolojiler büyük bir hızla gelişiyor ama insanların mental dayanıklılığı aynı hızda gelişmiyor.
Geleceğin çalışanlarına sadece öğrendikleri teknik bilgiler hiçbir iş kolunda yeterli gelmeyecek.
Belirsizliklerle başa çıkma, stres altında iş yapmaya ve üretmeye devam etme, başarısızlık karşısında hızlı toparlanma becerilerine de ihtiyaç duyulacak.
Geleceğin iş dünyasında mental olarak en dayanıklı olanlar tercih edilecek ve onlar kazanacak.
Bir işyerinde çalışan en iyi üniversiteden mezun 2 mühendis düşünün.
Birisi çok zeki ama eleştirildiği an hemen içine kapanıyor ve çoğu zaman risk almaktan kaçınıyor.
Diğeri ise bazen hata yapıyor ama hemen toparlanıyor, hatalarından öğreniyor ve sonraki sefer daha iyisini yapıyor.
Bir yıl sonunda hangisi işverenin işine yarayacak ve ona daha fazla para kazandıracak?
Hatalardan kaçmayan, duygusal dayanıklılığı sayesinde tekrar tekrar deneyerek gelişen ve güçlenerek yoluna devam eden hangisi olacak?
Otomasyon ve yapay zeka hızlı bir şekilde birçok teknik işi devralıyor.
Ama en basitinden kriz anında sakin kalıp ekipleri idare etmek ve çatışmaları yönetmek makinelerin yapamayacağı bir şey.
Diğer yandan serbest çalışma, platform çalışmaları, proje bazlı işler ve GIG ekonomisi yıldan yılda yaygınlaşıyor.
Sabit bir görev ve maaşın olmadığı bu durum bireyleri daha yalnız ve daha belirsiz ortamlara taşıyacak.
Duygusal dayanıklı olmayanların bu dalgalarda ayakta kalması çok zor olacak.
Küresel krizler, iklim sorunları, ekonomik belirsizlikler ile hızlı ve hızla değişen ihtiyaçlar dünyamızı bekleyen büyük stres kaynakları.
Bu kadar tehdidin içinde geleceğin çalışanlarının psikolojik yükü sürekli olarak artacak.
İşte burada da duygusal olarak direnç gösterebilme gücü kariyer kadar yaşam kalitesini de belirleyecek.
Peki nasıl daha duygusal dayanıklı oluruz, bunun için ne yapmalıyız?
Duygusal dayanıklılık doğuştan gelen bir özellik olmadığı için öğrenilebileceğimiz ve edinebileceğimiz bir beceri.
Öncelikle kendimizi ve duygularımızı bastırmak yerine açık ve net bir şekilde tanımamız gerekiyor.
Zihinsel olarak esnek olmak ve böyle düşünmek birçok şeyi kolaylaştırır.
Her şeyin istediğimiz ve planladığımız gibi gitmeyeceğini kabul etmeliyiz.
Bazen aynı yoldan gitmeyi zorlamak yerine farklı bir yolu denemek de gerekebilir.
Hatalardan öğrenmeli, ders çıkarmalı ve gelişmeliyiz.
Her başarısızlık aslında duygusal dayanıklılığı daha da güçlendirir.
Spor yaptıkça kaslarımızın zorlandıkça güçlenmesi gibi, yaşadığımız zorluklar da insanı büyütür.
Önemli bir detay ise kendimize karşı şefkatli olmamızda.
Kendimize kızdıkça ve yetersiz hissetmeye başladıkça dayanıklılığımız eksilir.
Yine güvenebildikleri bağları olan sosyal insanlar, yalnız insanlara göre çok daha dayanıklı olabilirler.
Bu alanda profesyoneller tarafından verilen eğitimleri almakta da yarar var.
Udemy ve Coursera gibi platformlarda bile ulaşabileceğiniz “Emotional Intelligence & Resilience” konulu eğitimler var.
Bu kritik beceriyi çocuklarımıza erken yaşlarda hem de ücretsiz olarak kazandırabiliriz.
Çocuklar dayanıklı olmayı görerek ve yaşayarak öğrenir.
Onlara hareket alanı bırakarak hata yapmalarına fırsat tanımalıyız.
Hataları karşısında asla aşırı tepki göstermemeliyiz.
Onları sürekli korumak çoğu zaman faydadan çok zarar veriyor.
Bu yüzden küçük risklerle tanışmaları da gerekiyor.
Duygularını bastırmak yerine ifade özgürlüğüne sahip olmaları onları ileri taşıyacak.
Başarısızlığı tadan ve bununla baş etmeyi öğrenebilen çocuk, sürekli başarılı olan ve başarı ortamı sunulan çocuktan daha fazla dayanıklı olur.
Peki dayanıklı olmaları için illa kötü şeyler yaşamaları ve başarısızlığa uğramaları mı gerekiyor?
Aynı aşı gibi, küçük küçük stresler de bağışıklık kazandırır.
Yani küçük hayal kırıklıkları, zorluklar, sorumluluklar, bunların tamamı gelişim fırsatı olur.
Asıl önemli olan, bu süreçte çocuğun desteklenmesi ve anlaşılmasıdır.
Bizi asıl güçlendiren yaşadıklarımız değil ama, yaşadıklarımızı nasıl anlamlandırdığımızdır.
Bu yüzden "acı çekilmezse güçlenilmez" inancı eksiktir.
Gerçek güç, acıya rağmen iyi kalabilmektedir.
Evet, dünya döndükçe her şey değişmeye de devam edecek.
Ama her zaman değişmeyen şeyler de olacak.
Duygusal olarak güçlü insanlar, her devrin en değerli çalışanları olacaklar.
Geleceğin meslekleri teknik bilgiyle birlikte insan kalabilme gücüyle sürdürülecek.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Öne Çıkan Yayınlar
Geleceğin Becerisi: Duygusal Dayanıklılık
Pandemi öncesinde "Geleceğin Meslekleri"ni anlatmaya başladığımda yazılım, robotik, veri bilimi ve yapay zeka gibi teknolojik konu...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder